Sevgili Dostum Merhaba…

Ben Bülent Aydın. İlk duyuşta ismim sana tanıdık gelmeyebilir. Ama biliyorum ki şimdi yazdıklarımı okuduğunda, beni kardeşin kadar yakın hissedeceksin…

Ben sade bir Türk vatandaşıyım. Yani beni senden farklı kılan bir şey yok. İhtimaldir ki, dün olduğu gibi bugün de aynı şeylere seviniyor, aynı şeylere üzülüyor, aynı şeylere inanıyor ve aynı şeyleri umut ediyoruz seninle…

Yaşadığımız bu eşsiz gök kubbe altında, bizim için sınırı, inanç ve yürek birliğiyle “Vatan” olarak çizilmiş bu güzel ülkede aynı havayı soluyoruz. Hepimizin tutkalı da aynı üstelik; Vatandaş olmak. Bastığımız toprak, doyduğumuz kent, umut ettiğimiz güzel gelecek de inanıyorum ki ortak…
Demokrasi ve hukukun ikimize tanıdığı seçenekler vatandaş kimliğimizi de tanımlıyor. Seçme ve Seçilme hakkı…
25 yıldır oyumu şu yada bu partiye kullanarak, bu ülke için en güzel geleceği yakalamayı umut ettim. Kimi zaman sevindim, kimi zaman düş kırıklığına uğradım. Ama inancımı hiç yitirmedim. Bir vatandaş olarak en etkin gücün, sandığa girecek o zarfın içinde olduğunu biliyordum çünkü. Güç benimdi, bizlerindi…

Elbette bir ülkeyi yaşanılır bir yer yapan, o ülkenin ekmeği için buğday eken, toprağı için terini ve kanını döken, geleceği için emeğini ve inancını harcamaktan yılmayan evlatlarıydı…
Ben kendi adıma hayırlı bir evlat oldum dostum. Ülkem için gerçeklerden de, mesuliyetlerimden de kaçmadım. Kendim için istediğim her şeyi senin için, bizim için, Türkiye için istedim…

Okyanusun içinde, su alan bir filikada yönünü bilmeden giden çaresizlerden değildik. Tek yumruk olarak, tarihimizde başımıza musallat olan her türlü işgale ve kölelik dayatmalarına karşı “birlikte” direndik…
Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk “Bağımsızlık benim karakterimdir” derken hem yeni Türkiye’nin portresini, hem de kendinden sonra gelecek vatan evlatlarının yönünü çiziyordu. Pusulamız hep bağımsız ve güçlü Türkiye’yi gösterdi…

Sevgili dostum; Düş kırıklıklarımdan bahsettim demin. Benim, beni temsil hakkı verdiğim vatandaşlarım yüce mecliste kimi zaman eksik, kimi zaman inançsız, kimi zaman da güçsüz bir biçimde temsil etti…
Genç cumhuriyetin, damarlarında “delikanlı” coşkusunda dolaşan kanıyla, eğilip bükülmeden, çelik gibi sağlam bir inançla çok daha hızlı yol alabilirdik…
Dünden güne kat ettiğimiz mesafeyi elbette küçümsemiyorum. Bugün dünyanın çekindiği, ama bunu dile getirmekten de kaçındığı Genç Türkiye Cumhuriyeti’nin vatandaşları olarak kimliğimizle ne kadar gurur duysak azdır…

Ancak sevgili dostum; zaman artık dünden daha değerli. Dünyanın küçüldüğü, küreselleştiği ve gerçekten zayıf olanı yuttuğu şu dönemde, Türkiye büyümek ve büyüklüğünü korumak zorundadır. Bu bilinçle bir seçmen olarak çıktığım yolda, demokrasi ve hukukun bana tanıdığı ikinci hakkı, seçilme hakkını kullanmak zorunda hissediyorum kendimi…
İşimi, işimizi şansa bırakamam. 27 yıllık profesyonel bir turizmci olarak, bugüne değin memleketimin ismini daha yukarılarda görebilmek için kullandığım hizmet birikimimi, senin de desteğinle, artık ikimiz için kullanacağım…
İkimizin el üstünde tutulduğu bir dünya için. Sınırı vatanımız olarak çizilmiş Türkiye’nin çoktan hak ettiği zirve için…

Biliyorum çok çalışmak lazım. Ama insanlık yoluna adımımı attığım ilk gün yaşamın çabalayıp çalışmak olduğunu öğrendim. Hiçlikten gelerek çokluğa gidileceğini yaşadım ve gördüm. Birlikte ve beraber olabilme yeteneğinin tüm zorlukları alt ettiğine şahit oldum…

Ve şimdi benim güzel dostum, senden bir kardeşin olarak seçme hakkını, yani oyunu istiyorum. Desteğinle seçilme hakkımı kullanıp seni ve geldiğim yeri unutmadan ülkemi zirveye taşıyacağım…
Biliyorum ki senin içindeki inanç ve umut bu yolda benim deniz fenerim olacak. Türkiye artık karaya oturmuş bir sandal değil, kendi okyanusunun sınırlarını aşan bir gemi olmalı ve olacak…
Aynı gemideyiz. Ve bu geminin batmasına, bu gemiyi batırmalarına izin vermeyeceğim. Bırak fareler gitsin. Kaptanlar olarak hep burada, hep suyun üstünde, hep dünyanın üstünde olacağız…

Zaman çok ama çok değerli dostum. Zamanını aldım. Ama bu borcumu sana “senin için çalışarak ödeyeceğim”. Elbette ki borç yiğidin kamçısıdır. Senin kadar yiğitliğine inanan bir kardeşin olarak o kamçı beni, seni, bizi, bu ülkeyi çoktan hak ettiği yere taşıyacak…

Sevgili dostum. Sözlerimi burada bitiriyorum. Konuşma değil çalışma vaktidir. Ver elini, ver oyunu, bozalım artık köhneleşmiş eski dünyanın bizim için yazdığı oyunu!
Temsil ettir ki, temsil edilesin. Saygı, sevgi ve muhabbetle kal.

Kardeşin, vatandaşın;

BÜLENT AYDIN

İSTANBUL 2. BÖLGE 1.SIRA BAĞIMSIZ MİLLETVEKİLİ ADAYI

Kişiye Özel ''Bağımsız'' Hat : 0532 685 87 57
 
designed by yukenajans